30 Eylül 2008 Salı

bugün bayram, erken kalkın çocuklar!

'Siyaseten doğru' ifadeler kullanmadan doğrudan lafa gireceğim -bu arada 'politically correct' bence kulağa daha hoş geliyor, evet Amerika'nın köpeğiyim. Ben bu şarkıdan ömrüm boyunca nefret ettim. Çocuk aklımla bile bu şarkı beni derin hezeyanlara sürükledi. Herşeyden önce şarkıda sağlam bir paradoks olduğunu düşünürdüm. Eğer çocuk hala kalkmamışsa nasıl bu şarkıyı duyabilir ki. Ya da yatağında elinde kumandayla sabah keyfi yapan bir çocuğu akla getirir ki bu da pek inandırıcı değil. Çocuklarını bu şarkıyla uyandırmaya çalışan ebeveyn imgesini ise kınayarak reddiyorum. Kısacası, 'bugün bayram, durmak yok, uyumaya devam' felsefesini benimsiyorum.

Uzun süredir yazamadım bloga. Bakıyorum da son yazımı 1 Eylül'de yazmışım. Eylül ayı gerçekten de yorucu ve hızlı gelişti. Kısa bir özet geçmek isterim. GRE maceram kötü sonuçlandı- önümüzdeki ay yeniden girmem gerekecek. Dersler başladı, okul kalabalıklaştı. Tezimle ilgili tek kelime yazmadım. Hayatım o kadar hızlandı ve garip kararlar alıyorum ki kendimi Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda gibi hissetmeye başladım. Kuşumuzu kaybettik.

Alışmıştım ona. Neredeyse beş yıldır evin kendi halinde bir üyesiydi. Mevsim değişimine ve ishale dayanamadı. Bir sabah sessiz yattığı kafesinden aldık onu. Bahçeye gömdük.

Birazdan onu ziyarete gideceğim.

Neşeli bayram şarkısı sandığımız Barış Manço eserinin ise, sevdiği bir yakınını kaybeden kişinin bayramda mezar ziyaretine gidişini anlattığını öğreniyor insan. Hayat işte, insanlara neler öğretmiyor ki...

Bugün bayram, erken kalkın çocuklar!

1 Eylül 2008 Pazartesi

once

Etkilendiğim filmleri yazmaya devam ediyorum. Once, ev arkadaşımın tavsiyesiyle izlediğim son derece düşük bir bütçeyle -150 bin euro- 2006'da çekilmiş bir İrlanda filmi. Bence sırrı da tam bu noktada: son derece yalın ve gerçekçi. Sanırım if 2008'de de gösterilmiş ama izlemeyenlerin eksik kalacaklarını hissettirecek kadar da güçlü bir film. Ben de blog'umda yazmasam kendimi eksik hissedecektim.

Amatör olarak müzikle uğraşan iki insanın tanışması, albüm yapma çabaları ve bu süreçte aralarındaki yakınlaşmayı son derece sade bir dille anlatıyor. En vurucu noktası da hiç kendini belli etmeden ve izleyiciyi kasmadan müzikal tadını sonuna kadar yansıtması. Zaten başrol oyuncuları Glen Hansard ve Marketa Irglova da hayatlarını müzisyen olarak idame ettiriyorlarmış ve rivayete göre de beraberlermiş. Hatta filmin yönetmeninin de grup arkadaşları olduğunu düşündüğümüzde filmin aslında başlarından geçenleri anlattığını hissetmek zor değil.

Film biter bitmez, insanda filmi tekrar izleme, bir an önce filmin soundtrack'ini edinme ve de Dublin'e gidip arka mahallelerde dolaşma hissiyatını uyandırıyor.

Filmin tagline'ı -ucuz bir romantik komedi olduğu izlenimi bırakmasın lütfen.

-How often do you find the right person?
-Once.