7 Haziran 2009 Pazar

Üniversiteme dokunma!

Uzun zamandır yazamıyorum.  Beni yazmaya itecek güçlü bir neden de olmadı bu süre zarfında. Ne var ki birçoğunuzun medyadan takip etmiş olduğunu düşündüğüm YÖK kararı beni yeniden yazmaya teşvik etti. 

YÖK, mezunu olduğum Sabancı Üniversitesi 'nin (SU) farklı yapısını 'fırsat eşitliği'ne aykırı buluyordu. Bu nedenle diğer üniversitelerde olduğu gibi SU da bölüm yapısına geçmeliydi.  Buna tepki olarak SU öğrencileri ve mezunları bir web sitesi oluşturdular. Görüşlerin ifade edilebilmesi için de anlamlı bir platform oluşmuş oldu. Ben de buraya bir SU mezunu olarak konuya ilişkin görüşlerimi yazdım. İzninizle bu yazıyı burada da paylaşıyorum.

---------

Mezunlarının ve öğrencilerinin üniversiteleriyle ne kadar gurur duyduklarını tekrarlamanın ya da SU’yu da sıradanlaştırmaya çalışan zihniyete sövmenin ben de dahil hepimizde bir rahatlama yarattığına kuşku yok. Bu konuda Tolga Sütlü’nün yazısı gerçekten hoştu. Bu söylenenelere katılmakla birlikte ben başka bir noktaya dikkati çekmek istiyorum: YÖK’ün eşitsizlik yarattığını söylediği hususa. Yani sosyal bilimlerden düşük puanla girenlerin mühendislik bölümlerine geçmesi ve bunun bir ‘eşitsizlik’ yaratması (tam olarak böyle ifade edilmese de meselenin üç aşağı beş yukarı böyle olduğunu biliyoruz). 

Anladığım kadarıyla bu husus YÖK’ün kararındaki temel argümanı ve motivasyonu oluşturuyor. Aynı zamanda bu durum, bir olgu/gerçeklik gibi de sunulmuş. Oysaki benim öğrenciliğim sırasında birçok ÖSS dereceli fen lisesi mezunu arkadaşımın Cultural Studies programında okuduğuna şahit oldum. Aksine ise (yani sosyal bilim girişli olup herhangi bir mühendislik dalında okuyana) -en azından ben- rastlamadım. Dolayısıyla bu argümanın temelini oluşturan verilerin gerçekliği konusunda ciddi şüphelerim var.

Ünlü Amerikalı sosyolog Robert K. Merton (1959) bir kitabında şöyle buyuruyor [çeviri bana aittir]: “Sosyal olguların açıklanabilir olduğunu söylemeden önce, onların gerçekten birer olgu/vaka olduğunu söylemek gereksiz gibi gözükebilir. Ne var ki, aynı gündelik hayatta olduğu gibi bilimlerde de, sıklıkla açıklamalar aslında var olmayan olgular üzerine yapılır”.

Buradan hareketle ben gerçekten merak ediyorum ve rakamları görmek istiyorum: SU kurulduğundan beri kaç kişi SSBF girişli olup MDBF diploması almış ve elbette kaç kişi tam tersini yapmış? 

SU’nun ne kadar iyi bir üniversite olduğunu ve bize neler kattığını hepimiz biliyoruz ama bunları toplumsal bir tartışmada ortaya sürmek ancak ikinci bir adım (second best option) olabilir. İlk adım bu rakamlara bakmaktır ve eğer sonuç YÖK’ün söylediğinin aksiyse onu onların silahıyla mat etmektir. Zaten MDBF girişli SSBF mezunu çoksa ya da ortaya dengeli bir tablo çıkıyorsa YÖK’ün argümanının saçmalığı ortaya çıkacaktır. 

Eğer aksi durum varsa bence yapmamız gereken iki şey var: SU’yu savunmak adına hepimizin katkıda bulunduğu yukarıdaki argümanlara dönmek, belki onları daha da zenginleştirmek. Bir yandan da rakamlar arasında gerçekten anlamlı bir fark varsa bunun nedenlerini sorgulamak. 

Yanlış anlaşılmak istemem, bunu YÖK’ün ortaya koyduğu zihniyetle yapalım demiyorum. Her zaman yağtığımız ve bize öğretildiği gibi eğer böyle bir durum gerçekten varsa bunu da sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Ve elbette bunları bir SPS mezunu olarak söylüyorum. Takdir edersiniz ki sosyal bilimleri mühendislikten ya da fen bilimlerinden aşağı görmem.

Saygılarımla,
2007 Mezunu İsmail Emre Bayram

Hiç yorum yok: