23 Temmuz 2008 Çarşamba

yazmasaydım çıldıracaktım

Ne güzel söylemiş Sait Faik, "yazmasaydım çıldıracaktım". Herşeyin farkında olup da hiçbir şeyi değiştiremeyenlerin tutunduğu tek dal olsa gerek, yazma edimi. Oğuz Atay'ın, Yusuf Atılgan'ın ve daha nicelerinin anlattığı umutsuz farkındalık hali.

Belki de zamanı gelmemişti dedim kendi kendime neden daha önce başlamadığımı yanıtlarken. Aslında daha önce de niyetlenmiştim yazmaya. Daha eski zamanlarda, kalemi kağıdı elime aldığım da çok oldu. Hatta bir gün süren bir günlük tutma hikayem var ki ileride paylaşmayı da düşünüyorum. Kısacası bu tarz denemelerin bir türlü devamı gelmedi nedense. Belki de gerçekten çıldırma aşamasına gelmemiştim.

İtiraf etmeliyim, siz okuyun diye yazmıyorum. Belki biraz içini dökme, biraz rahatlama belki de başka motivasyonlarla. Günlük tutmanın da modası geçti sanırım. Hayatımızı gözler önüne sermeye alıştık belki BBG'den beri. İçten içe Tayyip benim telefon konuşmalarımı da dinlese diyenlerinizi duyar gibiyim.

Neyse efendim, lafın özü, sanat sanat içindir. Elbette buradaki yazılarda sanatsal bir kaygı gütmeyeceğim. Büyük ölçüde itiraf etme, gözlemlerimi aktarma ve başımdan geçenleri anlatmayı planlıyorum. Okuyan eden olursa da yorumlarını gerçekten merak ediyorum.

Hadi hayırlısı...

3 yorum:

alces dedi ki...

inan ben de böyle başlamıştım :)

Adsız dedi ki...

belki de cogumuz ayni dusunceyle basladik yazmaya, 'yazmazsam cildiracagim'.. yazinca akip gidecek gibi, hepsi gececek gibi, gecmese de 'acaba' diyoruz. ya gecerse? ve cildirmamak adina yaziyoruz..

hosgeldiniz.

emre dedi ki...

umarım yazdıkça geçecektir. geçmese de hayat bir şekilde devam edecektir.