4 Ağustos 2008 Pazartesi

büyük odanın kerameti

Yakın çevreme sıkça bahsettiğim gibi Acarlar'daki evimden çok memnunum. Bunun en önemli nedeni aynı daireyi bir sene boyunca paylaştığım İlker, Emre Kalafatlar ve Taylan'la tahminimin çok ötesine geçen dostluğum. Elbette bir diğer nedeni de kaldığım dairenin fiziksel özellikleri. Biraz da şansımın sonucu olarak Koç Üniversitesi'ne ait dairelerin en güzelinde oturuyorum. Gezdiğim bütün evlerden açık ara önde. Çok daha geniş, bakımlı ve konforlu bir daire. Zaten yurt yönetimi de ellerindeki en güzel dairenin bu olduğunu defalarca belirttiler. Ne var ki, seneye de bu dairede olup olmayacağımız uzun süre kesinlik kazanmadı. Ev sahibinin evi satma planlarının suya düşmesiyle birlikte -ve yurt yönetiminin de desteğiyle- önümüzdeki sene de bu dairede kalacağımız kesinleşti.

Dairede dört oda bulunuyor. Bunlardan ikisi küçük, birisi büyük, biri ise ebeveyn odası -yani hem çok büyük hem de içerisinde kendine ait banyosu ve tuvaleti var. Ebeveyn odasında İlker kalıyordu, diğer büyük odada da Taylan. Onlar master ikinci sınıf oldukları ve tezlerini yazıp bitirdikleri için evden ayrılacaklar -hatta Taylan çoktan evden ayrıldı, İlker ise Ankara'ya gitmek için birazdan yola çıkacak ve odayı boşalttı bile.

Haliyle diğer Emre de ben de İlker'in boşalttığı ebeveyn odasına geçmek istiyorduk. Uzun süredir konuştuğumuz bu konu İlker'in gitme gününün gelip çatmasıyla karar aşamasına geldi. Değişik fikirler ortaya attıktan sonra en iyisinin işi şansa bırakmak olduğuna karar verdik. Zar atarak odaya kimin geçeceğini belirleme konusunda anlaştık. 100 rakamına ilk ulaşan ebeveyn odasına geçecekti.

Kaybeden tarafın teselli bulması adına da şöyle bir karara vardık: Kazanan bütün sene boyunca diğerinin temizlik parasını ödeyecekti. Yani iki haftada bir gelen temizlikçinin ücretini- ki bu da sekiz haftalık bir dilimde 40 milyon yapıyor.

Kuralları belirledikten sonra zarları atmaya başladık. Büyük attığı için Emre Kalafatlar başlayacaktı. 9'la başladı. Bense ona 10'la karşılık verdim. 24-24 ve 48-48 gibi eşitliklerde mücadelenin ne denli çetin geçeceği anlaşıldı. Biz zarları atarken, İlker de bir yandan hakemlik görevini yürütüyor bir yandan da NBA spikerlerinden eksik kalmayarak her zardan sonra avaz avaz bağırıyordu.

60'lı sayılara kadar ufak farklarla oyun ilerledi. Şu an elimde tuttuğum kağıda göre 9. turun sonunda skor şöyleydi: Kalafatlar 69 - Bayram 65.

Oyun sanırım bu aşamadan sonra kırıldı. Emre 1-1 attı. Bense buna 6-6'yla karşılık verdim. Fark birkaç tur bu şekilde devam etti. Emre sonlara yaklaşılırken 6-5 atarak yeniden ümitlendi. Emre, 13. turdaki atışını yaptıktan sonra 91'e ulaşmıştı. Bense 12 atış yaparak 89'daydım.

Sıra bendeydi.

Zarlar elimden fırladığında pek de birşey düşünmedim. İkimiz de -pardon üçümüz de- belirgin bir şekilde eğleniyorduk.

Zarlar uzun süre yuvarlandı.

6-6 gelmişti.

Uzun süredir hayalini kurduğum büyük oda benimdi artık.

Tebrik ve teselli faslından sonra İlker bana -sanki daha önce hiç girmemişim gibi- odasını gezdirdi. Eşyaları nasıl yerleştireceğimizi konuştuk bir süre. İlker, banyonun camındaki vazoda duran bambu ağacının suyunu ne sıklıkla değiştirmem gerektiğini bana anlatırken, farkettim ki büyük bir miras devralıyorum.

Sanırım İlker'in hayaleti o odadan hiç gitmeyecek. Özlenecekti, şimdi daha da özlenecek...

Kazanandan sonra sıra kaybedene gelmişti. Odasını gururla teslim eden İlker -ki beni odaya alırken belime gelinlerin bekaretini temsil eden kırmızı bir kuşak bağladı- Emre'ye daha önce yapıp çerçevelettiği bir puzzle'ı da teselli niyetine teslim etti.

Bana gelince... İstediğim şeyin olması beni sevindirdi açıkçası. Kaybeden tarafın da insanın arkadaşı olması ufak bir burukluk yaratıyor. Zamanla normalleşecektir sanırım herşey.

Bunlar bir yana asıl burukluk yaratan şeyse, İlker'in ve Taylan'ın yerinin dolmayacak olması. İlker'i Madrid'te, Taylan'ı ise Los Angeles'ta ziyaret ederek hasret gidereceğim. Umarım bu ayrılık yeni dostluklar için bir fırsat oluşturur.

Giden sevgililer için ağlamıştım daha önce ama giden arkadaşlar için ağlamak...

Çok sulugöz bir adam oldum bu aralar.

Hadi hayırlısı...

2 yorum:

chanbong dedi ki...

ah canim ya, sitcom gibiymissiniz hem cok eglendim okurken hem de icim burkuldu..

yeni odanda guzel bir sene gecirmeni dilerim :)

emre dedi ki...

Ben bu aralar hayatımı anlatan bir dizi çeksem türünü drama yapardım herhalde. Yok yok, kararlıyım önümüzdeki aylarda komediye yeniden döneceğim:)