4 Ağustos 2008 Pazartesi

Hayatıma giremeyen kadınlar (bölüm 1)

Gecenin bir yarısı GRE çalışırken aklıma geldiler. Birkaçının soyadını bile hatırladım. Hatta aralarında Google’dan ismini aradıklarım, Facebook’tan hesabına ulaştıklarım bile oldu. Ama sırayla anlatacağım, biraz sabredin…

Galiba hayatıma ilk giremeyen kadın Tuğçe’ydi. Tipini hatırlamasam da ismini ömrümün sonuna kadar unutmam imkânsız. Dört yaşında olmalıyım, kreşe gidiyordum ve anlamsız bir şekilde –bugün bile ne olduğunu anlayabilmiş değilim- bu sarışın kızı seviyordum. Kızla ilgili tek hatırladığım şey kıza evlenme teklif etmiş olmam ve kızın da bana tokatla cevap vermiş olması. İkimizin de o yaşlarda filmlerden bu kadar etkilenmiş olmasını pedagoglar bir gün mutlaka incelemeli. Bu kız, hatırladığım ilk aşkım olmasının ötesinde, ailemizde derin bir iz bıraktı. Beni çok seven Kudret Teyzem benden beş yaş küçük kuzenimin adını benim isteğimle Tuğçe koydu. Kuzenim Tuğçe de ilk aşkım Tuğçe gibi şarışındı çünkü. Dolayısıyla benim ilk aşkımı ailede herkes hatırlar, sanırım en çok da kuzenim Tuğçe. Diğer Tuğçe’nin şimdi ne yaptığını bilmiyorum, umarım mutludur.

Hayatıma giremeyen ikinci kadın Aslıhan’dı. Aslıhan’la ilkokul ikiden son sınıfa kadar sıra arkadaşı olduk. Aramızda aşk-nefret ilişkisi olduğunu düşünmüşümdür hep. Aslıhan ve ben sınıfın en çalışkan iki öğrencisiydik. Aslında o benden daha çalışkandı ama itiraf etmeliyim ki ben daha zeki oluşum itibariyle arkadaşlarımdan da öğretmenimden de hep daha fazla itibar gördüm (bizim okul düzenli olarak bilgi yarışmalarına katılırdı, bu yarışmalara katılacak öğrenciler de bir ön eleme sınavıyla ve öğretmenin seçimiyle belirlenirdi ki her sene bu yarışmalara bizim sınıftan ben katıldım). Tabii, kızın bana Anadolu Lisesi sınavlarında taktığını da itiraf edebilecek kadar zaman geçti aradan. Bu arada, bugün fark ediyorum da öğretmenimiz bizi yıllarca yan yana oturtarak epey bir deneysel çalışma yapmış olmalı, neler geçiyordu acaba kafasından? Eğer ilkokulu bitirince ailem Ankara’dan İstanbul'a taşınmasaydı, ortaokul ve liseyi de muhtemelen beraber okuyacaktık Aslıhan’la -sıra arkadaşı olarak geçen yeni bir yedi yılı tahayyül bile edemiyorum. Aslıhan şimdi doktor olmuş (biz hala bi bok olamadık). Uzmanlığını da nörolojide yapıyormuş (bir zamanlar benim de sinirlerimi germişti, o zamandan antrenmanlara başlamış anlaşılan). Neyse efendim, kendisine hayatta başarılar diliyor ve önümüzdeki aşklara bakıyoruz.

Aslıhan’a bağlılığım uzun süre sürdü, ta ki beşinci sınıfta dershanede aynı sınıfı paylaştığım Ümran’la tanışana kadar. Aslında dershaneye gitmeye başlamamla beraber bende de ilginç değişimler olmuştu. Dershaneden eve yürüyerek gidiyor, eve gitmek için değişik yolları öğreniyor, yeni arkadaşlar ediniyor ve biraz daha büyüdüğümü hissediyordum. Dershanedeki sınıfta da epey popüler bir tip olmuştum. Hatta ilk defa bir kızın benden hoşlandığını hissetmiştim hayatımda ki kız bugünden bakınca bana açık açık yazıyormuş. Bu kızın adını hatırlamıyorum, sık sık sınıfa kızını ziyarete gelip beni sevdiğini belli eden annesini de- beni seven kadınların annelerinin de beni sevmiş olması, bunu düşünmem gerek galiba). Bense Ümran’dan hoşlanıyordum. Tabii hiçbir zaman söyleyemedim bunu ona ama kalemini ödünç aldığım bir gün kalemiyle beraber ona bir çikolata verdiğimde hislerimi yansıttığımı düşündüm hep. Bence o da beni seviyordu ama olmadı işte. Hem olsa ne olacaktı, daha on yaşındaydım. Dershane bittiğinde de ben bu kızın peşini bırakmadım, o yaştaki azme bak. Benden iki yaş küçük kuzenim Çağrı’yla beraber iki kafadar kızın oturduğu sokağa gittik. Güneşin altında bir iki saat geçirdikten sonra hem benim içimdeki umut söndü hem de Çağrı karnı acıktığı için çoktan sızlanmaya başlamıştı. Ümran’la olan aşkımız o gün o sokakta umutsuz bir şekilde bitti. Düşünüyorum da o günden bugüne çok değişmemişim. Aşkın zamanında kıymetini bilmeyip sonra yollara düşüyorum, bize kalan kös kös dönmek oluyor. Ümran artık nişanlanmış. Facebook hesabında yazılanlara göre son günlerini de nişan telaşıyla geçirmiş. Kendisini tebrik ediyor, hayatta mutluluklar diliyorum.

Arkası yarın ya da başka zaman…

1 yorum:

Yemek, Ogun, Beslenme? dedi ki...

Bolum 1 ile ilgili degil yazacaklarim ustelik moral bozmakta degil amacim ama GRE macerasi yasamis birisi olarak birkac sey soylemek istedim. GRE ye daha once girdiniz mi bilmiyorum, ancak ne kadar cok kelime bilgisi calissanizda bir yere kadar olabiliyor, misal ben 3000 e yakin kelime ogrendim (ezberlemenin de otesinde) ama 1 tanesi bile sinavda cikmadi...Sanirim Barron'un kitabindaki kelimeleri artik sormuyorlar :)
Simdiden basarilar!
Bildirgec